Yeni Yine Yeniden…

Merhaba bundan sonraki yeni hayatımın ilk günleri.. 4 Ağustos 2018  Cumartesi günü, saat 16:30. ”Gerçekten artık hazır mısın?” diye bir soru sordu telefonda bana, ”Evet ya bu sefer gerçekten hazırım!” cevabını aldıktan sonra, ellerinde beyaz papatyalar ile merdivenleri bir inişi var; sanırsın nargile içilen, arka bahçesi olan Recafe o esnada durdu, şarkı başladı, ışıklar sadece ona yöneldi.. Alkışlar hazır bekliyor ve birazdan o kişi yanıma geliyor.. Öyle çok şaşırdım ki onu karşımda görünce, deli gibi kucakladığımı nefes almak aklıma gelince fark ettim 🙂 Halbuki ben dayı, yeğen, arkadaş falan bekliyorum o sırada.. Ardından şoku atlatınca en yakınlarım ile tanıştırdım. Sonra eve gittim, birkaç saat satış yapmak için bekledim birilerini. Tesadüf bu ya yine bir furyadayım eşyaları satmak üzerine.. O da ona denk geldi.

Acıkınca ben, ben değilim ya hani, öyle çok acıktım ki anlatamam. Akşam Beylerbeyi sahile gidip, iskele adındaki bir restorantta 20’lik rakı eşliğinde sohbet ettik. Kalamar, humus, sarımsaklı deniz börülcesinden bahsetmiyorum bile.. Sohbet etmek öylesine keyifliydi ki anlatamam. Sanki yıllardır tanıyormuşum da , çok uzun zaman sonra karşılaşmışız gibi.. Hani bir rüya görürsün ve gözünü her açtığında onun rüya olmadığını fark edince hafif bir tebessüm olur ya yüzünde, aynı o his vardı bütün benliğimde. Tatmak, dokunmak, dinlemek, hissetmek, kendini o büyüye bırakmayı her şeyden çok istemek.. Bütün hepsi iç içeydi. Güne yepyeni bir ruh haliyle uyanmak da harika bir duyguydu. Öylesine çok uzun zaman olmuştu ki böyle şeyler hissetmeyeli ben aslında bunun şokundaydım.

Sabah uyandığımda Balat’a deliler kahvesine gittik, bu sefer de en sevdiğim ablam ve kardeşim gibi sevebileceğim arkadaşım ile birlikte. O her an yanımdaydı çok ilginç bir şekilde. Boğa burcu birinin ne kadar zor olabileceğini, gurme edasıyla yemek yapmayı sevdiğini, başkasının yaptığını beğenmeyerek kendi ütüsünü dahi kendisinin yaptığını; benim ise başak burcu olarak bulaşık ve çamaşır yıkamak gibi sulu şeylerden keyif aldığımı; bir insanın en zor anında yanında olabilen kara gün dostu olduğumu öğrendik. Birlikte çok anlaşabileceğimize inanmış olmalılar ki ben hala onu çok uzun zamandır tanıyor gibiydim. Ardından Ağa kapısına gidip buzlu bir şeyler içmek, sonrasında el ele tutuşup yürümek, Eminönü’ndeki hanları dolaşmak, mısır çarşısından en güzel peynirin alınabileceğini öğrenmek, Galata köprüsünde 2 bira içip, karides yiyerek gün batımını izlemenin verdiği keyfi birlikte almak, uyku gelince Karaköy’de yürüyüş yaparak kahve içmenin verdiği tadı, her köşe başında gülümseyerek ama ileride değişmemeye söz vererek gezmeyi nasıl tarif edebilirim ki? Yürüyerek yeniden arabaya doğru gidip, Çengelköy tarafına gitmek, usta bir şoför olarak tüm kurallara uymak, onun çocukluk arkadaşları ile buluşmak, boğaz köprüsüne bir de o taraftan bakmak, manzarayı  birlikte tatmak.. Sonra içecek bir şeyler alıp Kuleli sahilinde sandalyeleri açıp, boğaza karşı sohbete devam etmek, yüreğine esen rüzgar ile birlikte..

Dünyanın en mükemmel insanı olabilir mi diye düşündüğümüz zaman, belki de artık kendimi düzelttiğim için düzene karşı gelen biri olabilir mi diye düşünüyor insan.. Ruhum diyebilen başka ne olabilir ki.. Hayatıma hoş geldin, her şeyinle kabulümsün, her şeyimle senin karşındayım..Bir kuruyemiş tabağında en sona en kalitelisini bırakırsın ve o genelde kabuklu antep fıstığı olur ya hani, belki de öyle bir şekilde aynı tabağın dibinde kaldığımız için denk geldik. Seni ben yolcu ettim ama çok kısa süre sonra sana gelicem yeniden.. Yine beni öyle kucaklayabilecek misin bakalım 🙂

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑